Gebelik sürecinde vücudumuzda neler değişiyor, bizi neler bekliyor?

Posted by: Müzeyyen Uyanık Comments: 0

Gebelik ortalama 280 gün (40 hafta ya da 10 ay) süren ve kadın vücudunda sistemik ve metabolik birçok değişimin olduğu bir yolculuktur. Medicana Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Müzeyyen Uyanık konu hakkında bilgi  verdi.

Bu süreçte rahim büyür. Normalde 60-70 g iken gebeliğin sonunda 1000 g ağırlığa ulaşır. Gebelik boyunca yumuşaktır ve rahmin ağzı koyu bir salgı (nişan) ile tıkalıdır.

Gebelik süresince tekrardan gebelik oluşamaz çünkü yumurtlama olmaz. Ancak gebeliğin devamı için en son yumurtlamadan kalan keseden östrojen ve progesteron hormonu salgılanmaya devam eder. Üçüncü aydan sonra hormon salgılama görevini plasenta üstlenir.

Gebelik süresince vajinadan zaman zaman normal olarak akıntı gelebilir. Gebeliğin sonlarına doğru bu akıntı iyice artar. Vajinal akıntı koyu kıvamlı ve beyaz/sarı renktedir. Kendine özgü bir kokusu vardır. Ancak kötü kokulu ve koyu sarı kahverengi akıntı olursa bu enfeksiyon belirtisi olacağı için mutlaka hekime başvurulmalıdır.

Gebelikte kadın dış üreme organları daha koyu renk alır, doğumdan bir süre sonra yine eski normal rengine döner.

Bebeğin ve annenin artan ihtiyaçlarını karşılamak için vücuttaki kan miktarı ve bu kanı vücuda gönderecek kalbin çalışması artar. Kalp normalde dakikada 60-100 arasında atarken, gebelik süresince bu sayı 10-15 atım artar. Kanamayı önlemek için pıhtılaşma mekanizmaları da hızlanır.

Gebelikte hücre aralarında biriken sıvının toplanmasıyla oluşan ödem gebeliğin sonlarına doğru bacaklarda gözle görülür hal alır. Doğum sonrası, biriken bu sıvılar böbrekler vasıtasıyla atılır.

Vücudun artan oksijen ihtiyacını karşılamak için solunum sayısı artar. Sık sık soluk alıp verme ve bazen de solunum sıkıntısı görülebilir. Vücutta artan progesteron hormonu, burun mukozasında şişlik yaratabilir. Bu nedenle burun tıkanıklığı yaşanabilir.

Gebelikte vücuttaki kan miktarı ve atılacak madde miktarı arttığı için böbrekler fazla çalışır. Ayrıca büyüyen rahmin idrar torbasına baskı yapması sonucunda sık sık idrara çıkma ihtiyacı duyulur. Özellikle gebeliğin son üç ayında idrara gitme sıklığı artar. Eğer sık idrara çıkma ile birlikte idrar yaparken yanma olursa hekime başvurulmalıdır.

Östrojen ve progesteron hormonlarının etkisi ile diş etlerinde şişme, kanama , diş çürüklerinde artış görülebilir.

Mide kasları gevşer, hareketleri yavaşlar. Mide üst kapağı da gevşediği için mide asidi yemek borusuna kaçabilir ve boğazda yanma (gebelik reflüsü) hissedilebilir. Progesteron hormonunun artışı nedeniyle bağırsakların çalışması yavaşlar, bunun sonucunda kabızlık ve gaz sorunları yaşanabilir.

Hormonların etkisi ile eklem ve kaslar gevşer. Bu duruma rahim ve bebeğin ağırlığı nedeni ile vücut ağırlık merkezinin değişmesi de eklenince bel ve sırt ağrıları yaşanabilir.

Cilt renginde koyulaşmalar görülebilir. Meme ucu ve çevresi, Karnın ortasında koyu bir çizgi olabilir. Yüzde gebelik maskesi denilen lekelenmeler olabilir. Vücuttaki kıllar daha belirgin hale gelebilir.

Memeler büyür, hassaslaşır. Süt bezleri ve kanalları gelişir. Gebeliğin 12. haftasından sonra memeden süt gelebilir.

Gebelik ve doğum, anne adayı için derin duygusal anlamlar taşır. Çocuk sahibi olmak anne için artan sorumluluk ve bağımsızlığın büyük bir bölümünün yitirilmesi anlamına gelmektedir. Gebelik bir kadının hayatındaki önemli bir dönüm noktasıdır. Dolayısıyla  bu dönemde hafif duygusal zorlanmalardan psikolojik hastalıklara kadar giden bir süreç yaşanabilir. Gebeliğin birinci, ikinci ve üçüncü trimesterlerinde farklı  psikolojik değişiklikler yaşanabilir.

Gebeliğin ilk aşaması zıt duyguların geliştiği bir dönem iken ikinci trimesterda anne adayları kendilerini fiziksel olarak daha iyi hisseder. Bulantı-kusma, yorgunluk gibi rahatsızlıklar geçmiştir. Gebelik kabullenilmiştir. Zıt duygular ortadan kalkmıştır. Üçüncü Trimester da ise bebek hareketleri başladığı için gebe bebeği ile iletişim kurmaya başlar. Fakat gebeliğin büyümesine bağlı günlük yaşamı zorlaşır, gebelikten bıkmaya başlar, bir an önce bitmesini ister, diğer taraftan doğum hakkında endişeler artmaya başlamıştır. Gebenin doğum yapacağı hastane ve doktoruna güvenmesi, doğum konusunda ayrıntılı konuşulması doğum korkusu ve bebeğiyle ilgili endişeleri azaltmada önemlidir.

Bu dönemde gebeler doğum hakkındaki kişisel olumsuz deneyimi olan kişilerden  uzak durmalı, her bireyin doğumunun birbirinden farklı olduğunu unutmamalıdır, kısa bir süre sonra bebeği ile tanışacağını hayal etmeli , doğum sırasında daha az ağrı hissetmek için solunum egzersizleri öğrenmeli, doğumda kontrolün kendinde  olduğunu ve sağlık ekibinin gebeye yardımcı olabileceğini unutmamalıdır.